POLİSİTEMİA VERA
PV Hastalarında En Sık Görülen Mutasyonlar
Polisetemi vera (PV) hastalarının neredeyse tamamında bir JAK2 mutasyonu bulunur. En sık görülen JAK2 mutasyonları şunlardır:
- JAK2V617F: PV hastalarının yaklaşık %97'sinde bu mutasyon görülür. Bu mutasyon, 14. eksondaki 1849. nükleotidde G'nin T'ye dönüşmesiyle oluşur ve 617. kodondaki valinin fenilalanin ile yer değiştirmesine neden olur. JAK2V617F mutasyonu, PV'nin gelişimi ve ilerlemesinde önemli bir rol oynar.
- JAK2 ekson 12 mutasyonları: PV hastalarının yaklaşık %3'ünde, JAK2V617F mutasyonunun olmadığı durumlarda bu mutasyonlar tespit edilir. Bu mutasyonlara sahip hastalar genellikle baskın eritroid miyelopoez, düşük serum eritropoietin seviyesi ve daha erken yaşta tanı gibi özellikler gösterirler. Prognoz açısından JAK2V617F mutasyonuna sahip hastalara benzerdirler.
JAK2V617F'nin PV'deki Rolü:
JAK2V617F mutasyonu, kemik iliği kök hücrelerinde ortaya çıkar ve JAK-STAT yolunun sürekli aktivasyonuna yol açar. Bu aktivasyon, PV'nin karakteristik özelliği olan kontrolsüz kırmızı kan hücresi üretimine katkıda bulunur. JAK2V617F mutasyonunun yüksek allel yükü, kaşıntı, fibrotik dönüşüm ve venöz tromboz ile ilişkilendirilmiştir.
Tanıda Mutasyon Taraması:
PV tanısında ilk adım JAK2 mutasyon taramasını içermelidir. Hem 14. hem de 12. eksonlar başlangıçta taranmalıdır. Periferik kan ve kemik iliği örnekleri, JAK2V617F mutasyonunu tespit etmek ve ölçmek için eşit derecede bilgilendiricidir.
Diğer Mutasyonlar:
PV hastalarının %50'sinden fazlasında JAK2 dışında DNA dizisi varyantları/mutasyonları bulunur. Bunlardan en sık görülenleri TET2 (%18), ASXL1 (%15) ve LNK (%3)'tür. SRSF2, IDH2, RUNX1 ve U2AF1 gibi bazı mutasyonlar, PV'de genel sağkalım, lösemiye dönüşüm ve miyelofibroza dönüşüm açısından olumsuz prognostik etkiye sahiptir.
Sonuç olarak, JAK2V617F, PV hastalarında en sık görülen mutasyondur. JAK2 ekson 12 mutasyonları ve diğer bazı genetik değişiklikler de hastalığın gelişiminde ve prognozunda rol oynar.
Polisetemi Vera Tanısı Konulan Hastalarda Tromboz Riskini Etkileyen Faktörler
Polisetemi vera (PV), kırmızı kan hücrelerinin aşırı üretimi ile karakterize bir kan hastalığıdır. PV'li hastalarda tromboz (kan pıhtılaşması) riski artmıştır ve bu durum ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. PV tanısı konulan hastalarda tromboz riskini etkileyen bir dizi faktör bulunur.
Başlıca Risk Faktörleri:
- Yaş >60: İleri yaş, PV'li hastalarda tromboz için en önemli risk faktörlerinden biridir.
- Tromboz öyküsü: Önceden tromboz geçiren PV hastaları, tekrar tromboz geçirme riski altındadır.
- Lökositoz: Yüksek beyaz kan hücresi sayımı (lökositoz), özellikle arteriyel tromboz riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Bazı çalışmalar, lökositozun venöz tromboz riskini de artırabileceğini öne sürmüştür.
- JAK2V617F allel yükü: JAK2V617F mutasyonunun yüksek allel yükü, venöz tromboz riskinin yanı sıra fibrotik ilerleme ve kardiyovasküler olaylar riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.
- Arteriyel hipertansiyon: Arteriyel hipertansiyon, düşük riskli PV hastalarında bile arteriyel tromboz riskini artırabilir.
Diğer Potansiyel Risk Faktörleri:
- Sık flebotomi: Yılda 3'ten fazla flebotomi seansı, HU alan yüksek riskli PV hastalarında tromboz riskini artırabilir. Ancak, bu gözlem daha güçlü bir analizle desteklenmemiştir.
- Anormal karyotip: Anormal karyotip, PV hastalarında daha kötü bir prognozla ilişkilendirilmiştir ve bu da dolaylı olarak tromboz riskini etkileyebilir.
- SRSF2 ve IDH2 gibi bazı non-JAK2 mutasyonları: Bu mutasyonlar, PV'de genel sağkalımı olumsuz etkileyebilir ve dolaylı olarak tromboz riskini artırabilir.
Risk Sınıflandırması:
PV'de geleneksel risk sınıflandırması iki risk kategorisini içerir: yüksek risk (yaş >60 yıl veya tromboz öyküsü) ve düşük risk (her iki risk faktörünün de olmaması). Daha yeni çalışmalar, lökositoz, JAK2V617F allel yükü ve diğer faktörleri de içeren daha karmaşık risk sınıflandırma sistemlerini önermiştir.
Tedavinin Tromboz Riskine Etkisi:
- Flebotomi: Flebotomi, hematokriti düşürerek tromboz riskini azaltmada etkilidir.
- Aspirin: Düşük doz aspirin tedavisi, PV hastalarının çoğunda tromboz riskini azaltmak için önerilir.
- Hidroksiüre (HU): HU, yüksek riskli PV hastalarında tromboz riskini azaltmada etkilidir.
- Pegil Interferon (Peg-IFN): Peg-IFN, bazı çalışmalarda tromboz riskini azalttığı gösterilmiştir, ancak bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
- Ruxolitinib: Ruxolitinib, HU'ya dirençli veya intoleransı olan PV hastalarında kullanılabilir, ancak tromboz riskini azalttığına dair kanıtlar henüz yetersizdir.
Sonuç:
PV tanısı konulan hastalarda tromboz riski, bir dizi faktörden etkilenir. Hastanın yaş, tromboz öyküsü, lökositoz ve JAK2V617F allel yükü gibi faktörler dikkate alınarak bireysel risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Tedavi yaklaşımı, tromboz riskini azaltmaya yönelik olmalı ve flebotomi, aspirin ve gerekirse HU veya Peg-IFN gibi ilaçları içermelidir.
JAK2 Mutasyonu Bulunmayan Polisetemi Vera Hastalarına Yaklaşım
Polisetemi vera (PV) tanısında JAK2 mutasyonu bulunmayan hastalarda sekonder eritrositoz araştırılması önerilir. Bu durum, PV'den oldukça düşük bir olasılığı işaret eder. JAK2 mutasyonu olmayan eritrositoz ile ilişkili durumların yelpazesi ve bunların tanısına yaklaşım, Gangat ve arkadaşları tarafından incelenmiştir.
Sekonder Eritrositoz Nedenleri:
- SGLT-2 inhibitörleri ("gliflozinler"): Canagliflozin, empagliflozin, dapagliflozin ve ertugliflozin gibi SGLT-2 inhibitörleri, sekonder eritrositozun nispeten sık görülen bir nedeni haline gelmiştir. Bu ilaçlar, potansiyel olarak trombotik olabilen klonal eritrositoz ile de ilişkilendirilebilir ve JAK2 mutasyonu olan ET veya MPN-U vakalarında tanısal karışıklığa neden olabilir.
- Anabolik steroidler: Anabolik steroid kullanımı da sekonder eritrositoza yol açabilir.
- Diğer durumlar: Sigara içmek, yüksek rakımda yaşamak, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve bazı böbrek tümörleri gibi durumlar da sekonder eritrositoza neden olabilir.
Tanısal Algoritma:
- İlaç kullanım öyküsü: Eritrositoza neden olduğu bilinen ilaçları (SGLT-2 inhibitörleri ve anabolik steroidler dahil) kullanan hastalarda, ilacın kesilmesinden sonra eritrositoz tanısının konulması önerilir.
- Klinik değerlendirme: Hastanın semptomları, tıbbi öyküsü ve fizik muayenesi dikkatlice değerlendirilmelidir.
- Laboratuvar testleri: Tam kan sayımı, eritropoietin seviyesi, serum demir seviyeleri, arteriyel kan gazı analizi, karboksihemoglobin seviyesi ve böbrek fonksiyon testleri gibi testler yapılmalıdır.
- Genetik testler: JAK2 mutasyonlarının yanı sıra, eritrositoza neden olabilecek diğer genetik mutasyonlar da araştırılmalıdır.
- Görüntüleme çalışmaları: Gerektiğinde, böbrek tümörleri veya diğer durumları dışlamak için ultrasonografi, BT veya MRI gibi görüntüleme çalışmaları yapılabilir.
Tedavi:
Sekonder eritrositozun tedavisi altta yatan nedene bağlıdır. SGLT-2 inhibitörleri veya anabolik steroid kullanımı nedeniyle eritrositoz gelişen hastalarda, ilacın kesilmesi genellikle eritrositozun düzelmesi için yeterlidir. Eritrositoza neden olan diğer durumlar, altta yatan durumun tedavisi ile yönetilmelidir.
Polisetemi Vera Tedavisinde Kullanılan İlaçların Tromboz Riskine Etkisi
Polisetemi vera (PV) tedavisinde kullanılan ilaçların tromboz riskine etkisi karmaşık bir konudur ve farklı faktörlere bağlıdır. Tromboz riski, hastanın yaşı, tromboz öyküsü, lökositoz ve bazı genetik mutasyonlar gibi faktörlerden etkilenir.
- Flebotomi: PV tedavisinde temel amaç, hematokriti %45'in altında tutmaktır. Bu genellikle flebotomi (kan alma) ile sağlanır. Flebotominin, tromboz riskini azalttığına dair kanıtlar mevcuttur. Ancak, sık flebotomi ihtiyacı bazı hastalar için rahatsız edici olabilir ve demir eksikliğine bağlı yan etkilere yol açabilir.
- Aspirin: Düşük doz aspirin tedavisi, PV hastalarının çoğunda önerilir. Aspirin, trombosit agregasyonunu engelleyerek tromboz riskini azaltmaya yardımcı olur. Ancak, aspirin bazı hastalarda kanama riskini artırabilir. Ayrıca, bazı PV hastalarında aspirine direnç gelişebilir, bu da aspirin tedavisinin trombozu önlemedeki etkinliğini azaltabilir.
- Hidroksiüre (HU): HU, yüksek riskli PV hastalarında sıklıkla kullanılan bir sitotoksik ilaçtır. HU'nun tromboz riskini azalttığına dair kanıtlar mevcuttur. Ancak, HU'nun uzun süreli kullanımı lösemi riskinde artışla ilişkilendirilebilir, ancak bu konuda kesin bir kanıt yoktur.
- Pegil Interferon (Peg-IFN): Peg-IFN, son yıllarda PV tedavisinde giderek daha fazla kullanılan bir ilaçtır. Peg-IFN, hematokriti kontrol etmede etkilidir ve bazı çalışmalarda tromboz riskini azalttığı gösterilmiştir. Bununla birlikte, peg-IFN, HU'ya göre daha fazla yan etkiye sahip olabilir.
- Ruxolitinib: Ruxolitinib, bir JAK inhibitörüdür ve HU'ya dirençli veya intoleransı olan PV hastalarında kullanılabilir. Ruxolitinib, semptomları kontrol etmede etkilidir, ancak tromboz riskini azalttığına dair kanıtlar henüz yetersizdir.
- Busulfan: Busulfan, HU'ya alternatif olarak kullanılan bir sitotoksik ilaçtır. Busulfan, özellikle yaşlı hastalarda etkili olabilir, ancak lösemi riski taşıdığı bilinmektedir.
Özet: PV tedavisinde kullanılan ilaçların tromboz riskine etkisi, hastanın özelliklerine ve kullanılan ilaca bağlı olarak değişir. Flebotomi ve aspirin tedavisi genellikle ilk basamak tedavilerdir ve tromboz riskini azaltmada etkilidir. Yüksek riskli hastalarda, HU veya peg-IFN gibi sitotoksik ilaçlar kullanılabilir, ancak bu ilaçlar yan etki riski taşır. Ruxolitinib ve busulfan gibi alternatif ilaçlar da mevcuttur, ancak bu ilaçların tromboz riskine etkisi henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Not: PV tedavisinde hasta için en uygun tedavi yaklaşımı hakkında karar verirken bir hematoloji uzmanına danışmak önemlidir.